Geleceğin Şehri
Temmuz 6, 2022
2050 yılında küresel dünyanın %68’inin şehirlerde yaşaması bekleniyor. Şehirler dünyadaki üretimin büyük çoğunluğunu gerçekleştirirken, aynı zamanda doğal kaynakların da çoğunu kullanıyor.
2050’den istatistik paylaşmak kolay; bunun aksine geleceğin şehrini tahayyül o kadar da kolay değil.
Seyahat ekonomisinin getirdiği, destinasyon pazarlaması ile önümüzdeki 10-20 yılda hızla değişeceği düşünülen şehirlerin, ülkelerin de önüne geçen ve otonom bir şekilde yönetilen siyasi birimler olması bekleniyor.
Geleceğin şehrinin bir yandan en iyi insan yeteneği ve yatırımı çekmek için küresel ölçekte rekabet ederken, bir yandan da aşırı yoksulluğu ortadan kaldırmak ve kentlilik refahını genişletmek için uzun vadeli ve inovatif bir vizyon çizmesi gerekecek.
Aslında dünyadaki her topluluk ve yerel yönetimler, insanın yaşamını iyileştirmek için giderek artan bir dizi zorlukla karşı karşıya kalacaklar.
Geleceğin şehri disiplinlerarası bir bilgi paylaşım makinesi gibi düşünülebilir: Yerel halkın ve ziyaretçilerin çeşitli küresel toplulukları birbirine bağlaması ve birlikte yaratması için bir alan oluşturması gerekebilir. Günümüzde hızla artan turist düşmanlığı, özellikle kendini bir markaya dönüştürmüş Avrupa şehirleri için ciddi bir problem:
Nüfusunun 10-20 katı turist ağırlayan bu destinasyonlardaki halk artık turist istemiyor!
O zaman geleceğin şehrini, yerel halkla ziyarete gelenler arasında belli bir konsensus kurarak, geçici bir barış hissi veren bilinçli bir organizma gibi düşünebiliriz.
Açıkça, her şehir farklı ve benzersiz bir kentleşme zorluğu ile karşı karşıya.
Akıllı şehir hedeflerini tanımlamak, vatandaşların ve iş ihtiyaçlarının derinden anlaşılması ve toplumun benzersiz özellikleri, demografisi, altyapısı ve kaynakları ile mümkün.
Tüm katılımcılarla etkileşim, akıllı şehir programlarının başlatılması için kritik bir nokta.
Bundan sonra, şehirlerin akıllı hareketlilik, enerji, kamu hizmetleri ve şehir ticaret programlarına güç sağlamak için gerçek zamanlı kentsel istihbarattan yararlanmaları gerekecek. Tüm akıllı şehir uygulamalarını birbirine bağlayıp bunları kolayca ölçekleyerek, gerçekten etkin uygulamalar yapılabilir. Ama tüm bunların ön koşulu big data – büyük veri– dediğimiz biriken datanın demokratik ve şeffaf bir şekilde herkesin ulaşımına açılması.
Geleceğin şehri, insanların, hükümetin ve iş dünyasının büyük veri, Nesnelerin İnterneti (IoT), yapay zeka (AI), robotlar, dronlar, otonom yeşil araçlar gibi olağanüstü iyileştirme teknolojileri ile simbiyoz içinde çalıştığı birbirine bağlı bir akıllı ortam olmalı. 3D / 4D baskı ve yenilenebilir enerji kilit noktalar. Bunların başarılmaması durumunda, tamamen tersi bir disütopya hayal etmek hiç de uzak değil:
Tüm bu teknoloji ve akıllı uygulamalar, gözetimin yaygın olduğu ve tutulan verinin şehir sakinlerinin aleyhine kullanıldığı bir tahakküm noktasına dönüşebilir. Çin’de erken uygulamalarını gördüğümüz, sosyal skorlama gibi kısıtlayıcı / denetleyici uygulamalar, şehirde yaşamayı tamamen bir külfet haline getirebilir.
Singapur’da hayata geçirilen akıllı uygulamalar, şehir trafiğine çıkan araçları gözleyerek, performans notu oluşturuyor. Nihayetinde, Singapurlu planlamacılar bireylerin araba kullanma cesaretini kırarak, toplu taşıma araçlarının daha fazla kullanılmasına rehberlik etmeyi umuyor. Şehir içinde, akıllı trafik ışıkları, lamba direkleri, sensörler ve karayollarındaki kameraları içeren ve takip için kullanılacak 100 metrelik “akıllı nesneler” planlanıyor.
Esasen Nesnelerin İnterneti, her şeyin – ve potansiyel olarak herkesin – işaretler ve veri toplama cihazlarına dönüşeceği anlamına geliyor. Dolayısıyla, verilerden sonra, IoT akıllı altyapının yükselişinin arkasındaki ikinci itici güç. Klimadan park metrelere kadar, mikrofon, sensör, ses tanıma vb. kullanımı her şeyin akıllı bir şehirde çalışabilmesi için IoT’ye bağlanması gerekiyor.
Şehirler küresel ekonomide önem kazandıkça, en yenilikçi ve ileriye dönük tasarım ve sürdürülebilirlik fikirlerini benimsemeleri giderek hızlanacak. Akıllı bir altyapı geleceği ortaya çıktıkça, üç önemli yeni teknoloji – büyük veri, IoT ve yenilenebilir enerji – günden güne dönüştürücü bir güç olacak.
Örneğin, Güney Kore, elektrikli taşıtlar için akü şarj istasyonları (EV’ler) ve otonom araçların işlenmesi için altyapı da dahil olmak üzere 2025’e kadar tüm akıllı yollar ağını hayata geçirmeyi planlıyor.
Artık akıllı şehir hareketi, insanların ve fiziksel nesnelerin örgütlenmesini, bildiğimiz kadarıyla kentsel gelişmeyi aşacak şekilde dönüştürme potansiyeline sahip olacak: Akıllı altyapıya geçiş sadece moda ya da ilham verici olduğu için değil; Birçok açıdan, şehirlerin gelecekteki sürdürülebilirliğinin kritik bir destekçisi olarak görünüyor. Gezegendeki insan yaşamının geleceğinin, daha verimli, daha az israfçı ve bireyin iyiliği üzerine daha bilinçli odaklanan şehirlere bağlı olacağı iddia edilebilir.
Fizikçi ve Şehir Planlamacısı Luis Bettencourt, şehirler için yakıtı insan olan “sosyal reaktörler” tanımlamasını kullanıyor: Ne kadar sıkış tepiş yerleştirirseniz, o kadar çok enerji açığa çıkar.
Özerk araçlar şehirleri yürünebilir, bisiklete bürünebilir süper köyler haline getirebilir – ya da gördüğümüzden daha uzun seferleri teşvik edebilirler. SUV’nuz bir filmi izleyebileceğiniz veya kestirebileceğiniz bir yer haline gelirse, günde dört saat geçirmek o kadar acı verici olmaz.
Belki de sanal deneyimlerin kalitesi önümüzdeki onyıllar boyunca arttıkça, 21. yüzyılın başlarında yapılan seyahatlere, 1960’lı yılların filmlerindeki muayene odasında sigara içen adamlara baktığımız gibi bakmaya başlayacağız.“50 yıl önce böyle şeyler yaptığımıza inanabiliyor musunuz?” Diye düşüneceğiz.
Gelecek nesiller, transit geçiş yaptığımız zamanın bir kısmını harcayacak ama dünyanın daha fazlasını görecek olabilir. Endüstri öncesi insanlar gibi, çoğunlukla evlerinde de çalışabilirler – eğer çalışırlarsa – ve zamanlarının büyük çoğunluğunu birkaç mil içinde harcayabilirler. Aralarındaki en ayrıcalıklı sınıf, dünyanın diğer tarafını ziyaret etme ve akşam yemeğine geri dönme yeteneğine sahip olanlardan oluşabilir.
Dijital altyapıyı kolaylaştırmak önemli olsa da, açık bir toplumu destekleyecek ve sürdürülebilir gelecek kentini ulaşılabilir bir gerçeklik haline getirecek fikirlere sahip bireylerden oluşan bir toplum olmak halen daha en büyük önceliğimiz!